Babam: (Kapının ardından… O an giyiniyordum, gezmekten gelmiştim…) “Sen bu aralar iyice azıttın… Amerika’dan geldin geleli şımardın… Elimde bıçak var! Bir daha böyle gez, hiç tereddüt etmem seni bıçaklarım, öldürürüm… Sen benim çocuğumsun ve benim kurallarıma uymak zorundasın!!!”
Bu ilk değildi, benimle ölüm olasılığının bir araya gelişi… İlk olarak doğduğum an tanıştırmıştı kendini bana.. Boynuma dolanan kordon nefesimi durdururken annemin bana yaşama şansını vermesi için yalvaran gözlerim o an ölebilme ihtimalimi de görmüştü…
İkinci karşılaşmamızda altı yaşımdaydım… Gözlerim rengarenk balonlara takılmıştı.. Ve çok istemiştim o balonlardan birinin benim olmasını… “Baba bana balon alsana..” Babam, “Başlatma balonundan. Kes sesini!” diyerek koskocaman ellerini bana ölümün varlığını göstermek amacıyla boğazımın etrafına dolamıştı… Bu sefer de yalvaran gözlerim babamın gözlerinde takılı kalmıştı….
Üçüncü buluşmamız en üstte yazdığımdı ve sonuncu değildi… Sonuncu da yirmi dokuz yaşımdaydım.. “Baba ben Fransa’ya gidiyorum.. Sen ne dersen de, param da var.. Bana karışamazsın…” Kolumdan tutarak beni odasının tuvaletine sürüklemişti.. Orda kocaman elleri yine boğazımdaydı, ölüm tehdidiyle beraber…
Babamla büyük tartışmalarımızda genellikle şiddet bazen de ölümün tehditkarlığı bana eşlik ederdi… Şu an düşündüm de ben hiç babamla yalnız kalmamışım… Sürekli negatif duygular ve olaylar bana eşlik etmiş… Herhalde bu kadar yüklü negatiflikten dolayı babamla fiziksel olarak da yalnız kalamıyorum…
Tüm bunları yaşayıp içimde tutmam sebebiyle Güneş Tan’la hem doğumumu hem de babamın beni bıçakla tehdit etmesini çalıştık… Ve o çalışmada hangi olayların ya da duyguların bana ne armağanla geldiklerini görünce bir kez daha evrenin işleyişine hayran kaldım…
Çalışmadan sonra birden gezmelerimde artış oldu… Dans kursuna gittiğim için her akşam çıkmam gerekti… Ayrı yeten partilere, seminerlere birden fazlasıyla davet edilmeye başladım… Ve ben, büyük cesaretle çoğuna gittim, korkunun benle beraber olmasına rağmen… Bir akşam ben dans kursundayken babam evde kıyameti koparmış; “Nerde o? Ne bu gezmeler? Kıracağım O’nun bacaklarını!” diyerek… Bunları duyduktan sonra korkum epey bir arttı; yine o bıçakla ya da elle karışılacağım diye… Fakat karşılaşmadım… Babam daimi olarak sessiz kalmayı tercih etti, benim yüzüme karşı…
Güneş Hanımla çalışmamız hem önceyi değiştirdi hem de sonrayı, yaşamımda… Mesela artık geçmişe döndüğümde babamın eli boş ve sevgiyle beni kucaklamayı bekliyor… Ki şimdi de öyle… İlerde ise o sevgi dolu eller beni kucaklayacak. O sürekli aynı şeyleri yaşadığımız ve “Neden böyle? Niye hiç bir şey değişmiyor?” dediğimiz olayları, anları barındıran dairelerimiz, kısırdöngülerimiz biz azimle çalıştıkça acılıyorlar… Çünkü o dairelerin de bir kapısı var… O kapılar açıldıkça, içimiz boşaldıkça aslında negatifmiş rolü yapan pozitifliklerimizle kucaklaşıyoruz… Ve oyun daha da bir zevkli ve sevinçli hale geliyor.
Sevgiler Simal
Comments are closed.