Geçtiğimiz yayın döneminde programıma katıldıktan sonra herkesin olduğu kadar benimde dikkatimi çeken bir isim GÜNEŞ TAN. Farkındalık -enerji- değişim- gelişim– dönüşüm- çekirdek inanç konularına farklı bir açıdan bakan birisi o. 1993 de İngiltere’de yazılı basında başlayan önce merak , sonra eğitim sürecim; 2008 den bu yana Türkiye’de yaptığım Tv programları ” 44+ ve Yaşam Mimarı” ile devam ederken, kişisel gelişim alanında pek çok uzman isimle ve araştırmacı yazar ile beni bir araya getirdi. ….Olmasını çok istediğiniz her şey için 21 gün aynı ritüeli yinelemek, sabah-akşam cümleler ve sözcükler tekrarlamak, hipnozla veya subliminal mesajlarla telkin yapmak, bilinçli rüya görmek, hayal edip evrene göndermek veya o hayale her gün enerji yüklemek, her gün yazıp resimlere bakmak, her gün defalarca yazmak, düzenli olarak derin düşünmek, meditasyon yapmak insanlar tarafından sıkça kullanılan yöntemler benimde buraya kadar öğrendiklerim…
Ama Güneş bütün bunların ötesinde önce bilinçaltının şimdiye değin alıştığı rutini kırması , tüm diğerlerinin ise sonra yapıldığında ancak faydası olabileceğini iddia ediyordu. Bunu deneyimlemek için ise bana yaptığı davet çok önceye dayansa da ancak yeni fırsatını bulabilmiştim. Belki hazır değildim, belki kendimi erteliyor ve bilinçaltımın oyununa geliyordum, belki de , belki de…..sebebi her neyse aslında…
Güneş’in çalışma ofisine gittiğimde önce bir kahve sohbeti yaptık. Ben, beni çözmeye çalışacağını, önceden soracakları ile yorumlar katacağını düşünüyordum. O ise bunun aksine hiç oralı olmadı bile.. sadece neyi değiştirmek , dönüştürmek istediğimi sorduğunda verdiğim cevap duymak istediğiydi. Bu cevabın üzerinde de durmadı aslında. Ne düşünüyorsun diye sorduğumda ‘Ben bilemem , bakalım neler çıkacak..’ dediği an daha da merak ettim. Çünkü ARTT ile, kendimizi kapadığımız perdelerin kalktığını, evrenin istediklerimizi bize sunmak için işbirliği içine girdiği bir çalışma olduğunu sözlerine ekledi.
İNSAN BÜYÜK BİR ŞEYDİR ve İÇİNDE HER ŞEY YAZILIDIR
FAKAT KARANLIKLAR ve PERDELER BIRAKMAZKİ,
İNSAN İÇİNDEKİ O İLMİ OKUYABİLSİN (Hz. MEVLANA)
Ne hoş bir uyum ki Güneş, geçen sezon “YAŞAM MİMARI” programıma konuk olarak katıldığında da, benim bilgi dahilimde olmadan Hz. Mevlana’nın bu sözü ile girmiştik yayına sanki o da ARTT sistemini destekliyor yüzyıllar sonra çaresizliğin çaresinin onda olduğunu işaret ediyordu … İçerdeki seans odasına geçtik birlikte, çalışma başlamadan önce mutlaka tuvalete gitmem gerektiğini çünkü çalışma sonrasında hareketlenecek olan sistemimden bahsetti. ve dediğini yaptım. Oda loş ışıklı ve ılıktı. Mis gibi kokuyor ve içerden meditatif bir müzik geliyordu. Sırtüstü yatağa uzandığımda göz bandı ile gözlerimi kapattım. Bahsettiğim konu başlığını söylediğim an, bu kelimenin bende yarattığı duyguyu bedenimim neresinde hissettiğimi sordu ilk önce..
Çok garip bir şekilde kelimeyi tekrar ettiğim an yüreğim sıkışıyordu adeta ama söylemedim.. Tekrar ettim kelimeyi aslında kendimi denemek, duygumun sağlamasını yapmak için sonuç aynıydı ve bu kelime kalbimi acıtıyordu. “Kalbim” dedim yavaşça. “Şimdi ona bak ve oradan dağıtmaya başla” diye yumuşak bir ses tonu ile sol kolumu tutarak fısıldadı. Hem daha önce aldığım başka çalışmalar ve uygulamalardan öğrendiklerim hem de görsel duyularımın gelişmiş olmasından dolayı kolaylıkla söyleneni yapabildim. “Hayata baktığınızda ne yaşamış olursanız olun deneyimlenen tek şeyin duygular olduğunu fark edersiniz. Bu duyguların yarattığı tepkiler ise hayatımızı istediğimiz ve hatta istemediğimiz gibi şekillendiriyor dedi GÜNEŞ TAN” Kalbimin üzerine oturup onu adeta çimdikleyerek acıtan bu duyguyu ne zaman almıştım acaba ben ?
Neydi bana bunu düşündüren derken birden 25-26 yaşıma gittim. Çok uzun zamandır düşünmediğim , aslında düşünmeyi reddettiğim bir an geldi önüme. Adeta bir film gibi kendimi o anda izlemeye başlamıştım . Soru da , cevap da bendeydi o an anladım..Neden öyle hissettiğimi; hissedip bedenimde tepki veren yeri, o yeri Güneş’in komutları ile kimi zaman dağıtıp yok etmeyi, kimi zaman yoğurup açmayı, bazen ise gaz döküp yakmayı terapi sırasında yaşarken öğrendim. Ben her gün dua eden, hayal kuran, olumlama yapan ve olumlamalar yazan biriyim aslında ama bu çalışmada yaşadığım an ve sorgulamaya başladığımdan beri gözümün önüne gelenler, onları dağıtmaya başlamamla birlikte önce içimi boşaltıyor sonra da beni nötrlüyordu adeta.
Seans sırasında BİR OLMAK, ONUNLA OLMAK, BİRLİĞE KAVUŞMAK sözleri beni derinden etkiliyor ve teslimiyete sürüklüyordu. Seans sırasındaki görselde kendimi çaresiz hissettiğim bir anda hiç düşünmediğim hatta hiç mi hiç aklıma gelmemiş olan bir fikir geldi. Üstelik bu dostlarımın önerisi ile bana sunuluyordu izlediğim görselde.. Çünkü müziğin etkisi, Güneş in fısıldayan sesi ve kapalı gözlerim gevşeyen bedenimde zihnime bir çok görsel katıyor ve bana , beni izlettiriyordu.. Ben bunu niye daha düşünmedim diye hayıflandım ama geç kalmış sayılmazdım sonuçta ve işte bunun için buradaydım diye yeniden rahatladım. İki saati aşkın süren seans sonunda , Güneş’in başlangıçta dediği gibi yeniden tuvalete koştum çünkü içimden salıverdiklerim ve nötrlediklerim bedenimden bir an önce çıkmak istiyordu.
Bu ilk seanstı ve benim içinde ilk ARTT deneyimi . Tabiiki hangi konu üzerinden çalışma yaptığımı sizlerle paylaşamadığım için detayları burada net yazmayı da uygun bulmadım. Ama çalışma sonrasında, hemde tam iki gün sonrasında çevremde harika gelişmeler olmaya başlamıştı.. Bir anda yaşadığım telefon görüşmeleri, toplantı talepleri, şimdiye değin farkında bile olmadığım fırsatlar sanki bugünü mü bekliyordu diye sorular oluşmaya başlamıştı bilinçli halimle.. Ama her şey belli ki nötrlenerek bana kapılarını açan düşüncelerimin dönüşümündeydi.
İşte şimdi olumlamalar kadayıfın kaymağı gibi üzerine oluşturulmaya hazırdı. Bu seansın en güzel en mutlu anı ise; sağ yöne (yani geleceğe doğru) gözleriniz kapalıyken kendinizi döndürüp baktığınız an gözünüzün önüne gelen görseller bence.. Bana ekilmemiş boş bir tarla geldi bir anda.. çamurlu yalnız başıboş bir tarla. Ekini olmayan ve başında da kimsesiz bir yer.. “Bana ne anlatmak istiyorsun diye sorduğumda’ gelen cevaplar öylesi dokunaklıydı ki ben o tarlaya kendi ellerimle mor – eflatun tonlarında LAVANTA lar diktim bir anda.. İşte o yüzden aynı tarihlerde lavanta tarlaları görselleri paylaştım sizlerle Güneş’ in beni etiketlediği fotolarda
Sevgilerimle
MELDA TUNÇEL
Melda Tunçel, Gazeteci, TV Sunucusu
Sevgili Melda Tunçel’in 2. ARTT Çalışması sonrası geri bildirimi:
GÜNEŞ TAN artık hepinizin yakından tanıdığı, çalışmalarını henüz deneyimlemediyseniz bile eminim niyet ettiğiniz, farkındalık -enerji- değişim- gelişim– dönüşüm- çekirdek inanç konularına farklı bir açıdan bakan birisi. İlk buluşmamızda henüz ARTT seansı deneyimlemeden önceki heyecan ve merakım artık azalmış yerini daha bilinçli bir BEN’e bırakmıştı. Ee ne de olsa artık farkındalık düğmesine basmıs, kendimi mükemmel kayanağa teslim etmiş, akışın huzurlu enerji ışığı içinde olmanın hazzına varmıştım. Bu kez Güneş’in uyarmasına bile gerek kalmadan önce tuvalete uğrayıp sonrasında mis kokulu, yarı loş ve medidatif müziklerle insanı davet eden seans odasına yüzümde tebessümle girmiştim. Göz bandını takıp, yatağa uzandığımda birazdan bana izlettirileceklere hazırdım.
İlk seansta şaşkınlıkla karışık gördüklerim, ‘Bana ne anlatmak istiyorsun?’ diye sorduğumda aldığım cevaplarla öylesi net ve samimiydi ki, şimdi de istediği rüyayı görüp uyanınca gerçek olacağını bilen çocuklar gibi şendim. Çünkü Güneş bana defalarca ARTT ile, kendimizi kapadığımız perdelerin kalktığını, evrenin istediklerimizi bize sunmak için işbirliği içine girdiği bir çalışma olduğunu söylemişti ve artık ben buna inanmaktan öte bilen biri olmuştum yaşadığım deneyimlerle. O yüzden tarifsiz bir huzurun içine bıraktım kendimi o an’a yeniden. “Hayata baktığınızda ne yaşamış olursanız olun deneyimlenen tek şeyin duygular olduğunu fark edersiniz. Bu duyguların yarattığı tepkiler ise hayatımızı istediğimiz ve hatta istemediğimiz gibi şekillendiriyor dedi GÜNEŞ TAN” O günkü seans konumuz bir öncekinden daha farklı olacaktı ve benim “Nedennnn?” diye sorup bir türlü cevabını alamadığım birbirine örülü çözümleyemediklerim vardı.
Gözlerim kapalı olduğu halde yatarken, sol koluma yumuşacık dokunup sorumu kendime tekrarlamamı istedi Güneş. Ve sorduğum soruyu bedenimin neresinde hissettiğimi bulmamı bekledi. Önce göğsümde sonra bedenimin sol tarafında beliren karıncalanma ile karışık ağrı duygusu ilk hissedebilediklerimdi.. Ardından duru bir suyun içinden çıkarken giymem için karşımda bir gömlek gördüm. Beyaz bir gömlekti bu , sade dizaynı , abartısız ve gösterişsiz kesimi ile öylesine bir gömlek.. Ama onu farklı ve çarpıcı kılan bir albenisi vardı. Bembeyaz gömleğin üzerindeki düğmeler; yakasından , manşetlerine kadar siyah boncuk düğmelerle dikiliydi. Ayrıca tüm dikişleri de beyaz yerine siyah iplik çekilerek özenle dikilmişti.
Peki ama neydi bu gömlek, kimin gömleğiydi? Neden elim ona uzanıp alıp giymek isterken diğer yandan da bakıp neyi anlamaya çalışıyordum ? Sor dedi Güneş gömleğe : ‘ Bana ne anlatmak istiyorsun’ diye sordum. Cevap yoktu, ben şaşkındım..Sanki gözlerim kapalı ama şuurum açık bir rüyanın içinde önümde siyah düğmeli gömlek ile konuşup ondan gelecek cevabı beklemekteydim. Gömlek askıda dururcasına düzgün halinden çıkmış eğilip bükülmeye başlamıştı bir anda karşımda.. Beyaz kumaş ile siyah düğmeler birbirine karışıyor, birbirinin içinden içiçe geçiyordu ki …..
İşte o an anladım! Bana anlatılmak istenen YING-YANG’dı.. * Yin ve Yang felsefesi, dünyada bugün varolan gelmiş geçmiş tüm bilgi kaynaklarının temelinde görünebilen, karşıt kutupları ve bu kutupların birbiriyle olabilecek her türlü ilişkisini ortaya koyma halidir.. O olmadan diğerinin olmadığı iyi ve kötüyü – gece ve gündüzü , eril ve dişil enerjiyi ifade eder. Ve var olan her şeyin zıtlığı ile varlığının kabul halidir. İşte şimdi karşımda bana giymem için sunulan bu gömlek, hayat duruşum içinde almam gereken yeni bir hali bana gösteriyordu. Öylesi derinden etkilendim ki, gözlerim bandın ardında kapalı olduğu halde gözyaşlarım yanaklarıma ılık ılık süzülmeye başladı.
Sorduğum ve yargıladığım soruların içindeki zıtlıkları kabule geçişim o an başlamıştı bile bunu hissedebiliyordum çünkü karıncalanma ve sızı yerini hafifleme duygusuna bırakmıştı. Gözlerimi açtığımda Güneş’e gömleği giydiğimde bana verdiği huzuru, güveni ve tamlık duygusunu anlattım hatta kendime mutlaka aynısından yaptırmak istediğimi söyledim. Düşünsenize temsili olarak size gösterilen bir şey gerçeğiniz oluveriyor bir anda. Ve sorup ihtiyacınız olan cevaplar gelmeye başlıyor … Seans sonrası kısa bir duygu durumu değerlendirmesi yaptık Güneş ile kendimi çok ama çok rahat hissediyordum.
Güneş’in dediği gibi zihnimle düşünüp kendimi yorarken aşamadığım ve göremediklerim ARTT SEANSI sayesinde perdeleri aralayarak bana kendini göstermişti. Aslında hep orda olan ama benim farkındalığımı bekleyen gerçeklerimi bulmak çok keyif vericiydi ve ordan ayrılırken Güneş’in ‘Çalışmayı güle güle kullan” deyişi artık hayatıma geçtiğinin sağlamasıydı :)) ARTT Sistemi sayesinde, İŞ – AŞK- REDDEDİLME- ÇARESİZLİK- MADDİ SIKINTILAR – FİZİKSEL ve RUHSAL HASTALIKLAR nötrlenerek kişinin istediği haline de gelebiliyormuş. Ben sizinle kendi deneyimlerimi paylaştım yazılarımla..
Şimdi sıra sizde..
Sevgilerimle
MELDA TUNÇEL
Melda Tunçel, Gazeteci, TV Sunucusu
Comments are closed.