Güneş Hanım’dan önce;
Ben : “Anne bugün Emine’ye kahvaltıya gideceğim. Haberin olsun.”
Annem : ”Git, ne halin varsa gör. Bıkmadın o sinsiden, di mi? Git de kullansın seni……..”
Ardından büyük bir kavgaya başlarız annemle.. Ben, bana karışamayacağını, benim kendi iradem, zekam ,aklım, vs. olduğunu ve kendimi kullandırtmadığımı ispatlamaya çalışırım.. O da benim kötü evlat olduğumu düşünerek laflarıyla canımı acıtarak beni yola getirmeye çalışır da aslında biz böyle yaptığımızı düşünürüz. Yaptığımız bir hamsterın çemberinde döndüğü gibi bizde haklı olma çemberinde döneriz ve zeytinyağının suya karşı kazandığı zafer gibi bizde kendi aramızdaki suyun üzerine çıkarak haklı zaferimizi elde etmeye çalışırız..
Bu müthiş mücedele de genellikle kaybeden ben olurum; ağlayan, bağıran hatta kriz geçirmeye kadar giden ben olurum.. Nedense annem o suyun yüzeyinde kalmayı çok iyi becerir.. Bense sanki derinlerde bir halt varmış gibi oralara inerim, anemide çekmeye çalışırım ama O gelmez. Gelmemek icinde sanki bir bant kaydıymış gibi o yüzeysel klasik cümlelerini sıralar.. En sonunda benim derinlere inip çıkamamamın feryatlarıyla kavga biter.. Annem üzülür ama gününe bir şekilde devam eder.. Bense zorlanırım gündeki kaldığım yeri bulmak icin ki devam edeyim günüme..
Diğer aile üyelerimle de aynı şekilde kavga ederim ve sonuçta hep kaybeden ben olurum.. Yaşamımın çoğunu kaplayan bu kavgalar annemim tartışmalarımızda kullandığı bant kaydı gibiydi.. Ve bu kavgaların temeli haklı olma zaferine dayandığı icin bitmek bilmiyordu.. Okuduğum kitaplar da bu çemberden, kısır döngünden çıkış kapısı; haklı olma mücadelesinin süregeldiği yolun kapısı değil; mutlululuğun, sonsuz kabullenişin olduğu yolun kapısıymış..
Güneş Hanım’dan önce tek başımayken, meditasyonlarımda, ailemle iyi olduğum zamanlarda defalarca mutluluk ve kabulleniş kapısının önüne geldim.. Girdim de iceri.. Fakat her defasında sadece saniyelerim orda gecti.. Annem geldi, birşeyime karıştı.. Babam geldi, beni aşağıladı, tersledi.. Ablamlardan birşey istedim, yapmadılar. Kardeşim yaptığım hiç bir şeyi beğenmedi.. Ardından baktım ki, elimde haklılık bayrağı sanki Everest’in tepesine dikecekmişim gibi kasmışım kendimi aralarında haklı olma mücadelesi veriyorum.. Sonra tahmin edersiniz; bezmişlik, depresyon ve hastalıklar.. Uğraş dur… Bitmek bilmez kısırdöngü… Hayatımın %70’inde koştuğum o haklı olma çemberimden yazdım size bunları..
Güneş Hanım’dan sonra;
Babam : ”Oooo Şengülüm (Son zamanlarda babam beni böyle çağırıyor ama sadece aramız iyi olduğunda) özlemişim seni yavrum yaa..”
Babam : ”Gidin kızım, eğlenin tabi.”
Babam : ”Ooo Şengülüm ayakkabılarımı boyamış, kahvaltımı hazırlamış.. Canım kızım bana iyi bakıyor..” (Bunları hayatım boyunca önceden hic yapmamıştım..)
Annem : ”Emineye mi gidiyosun? Tamam kendine dikkat et yolda..”
Ardından annemle yada kiminleysem onunla otururuz, konuşuruz..
Haklılık çemberinde artık çok daha az vaktim gecmekte.. O kavgalar, tartışmalar tam anlamıyla bitti diyemem.. Yine arada tartışıyoruz ama şimdi o tartışmalara baktığım bakış acısı bayağı bir değişmiş durumda.. Bundan dolayı da tartışmaların şiddeti öyle güçlü olmuyor.. Çünkü tartışma anında icimdeki bir karanlığın ortaya çıktığını ve o karanlık yanımı aşmam icin ya da sadece bilmem icin bu tartışmayı yaşadığımın farkında oluyorum..
Eğer büyük bir tartışma yaşarsamda ki yaşadım babamla.. O eski çemberime, en karanlık, kuytu derinlerime gittim.. Ve orda kendimi kaybedip o eski krizlerimden birini gecirdim.. Bu krizde çok üzülmeme, çok acı çekmeme, çok ağlamama rağmen bir fark vardı, Güneş Hanım’dan öncekiyle sonraki bende.. O da bu krizleri artık hastalık olarak kabul edip herkese bu şekilde yansıtmamdı.. Bu şekilde yansıtmamdan dolayı kendimi suclamadım, yargılamadım.. Bu da krizin şiddetini düşürdü.. Ki bir fark daha vardı; o da babamda.. Önceki zamanlarda babam bu krizleri bastırmam icin ya da kesmem icin hem üzerime gelirdi, hatta yürürdü, hem de yardım almama izin vermezdi.. Şimdi de ise kendisi önerdi yardım almamı..
Güneş Hanımla son calışmamızda bu krizi inceledik.. Şimdi biliyorum ki o kriz aslında icimdeki en derinleri, en karanlıkları ortaya çıkartmış… Normalde görmediğim, bilmediğim ve hatta belki de kaçtığım o eskilere, bilinçaltıma gittik, bu kriz sayesinde.. Kriz bu sefer bir tür çemberden çıkış kapısı oldu benim icin.. (Bakış açımdaki 80 derecelik genişleme sonucu;)
Eğer beni tanımış olsaydınız Güneş Hanım’dan önce, ve şimdi de beni görmüş olsaydınız; o 7 farkı bulun bulmacalarındakinden çok çok daha kolay bir şekilde bendeki farkları bulurdunuz… Şimdilik bu farklar sadece bende, ama terapilere devam ettikçe tüm yaşamım baştan yaratılmış olacak.. Bu calışmalarla sanki ben bir binaymışım gibi temellerim tamir ediliyor.. O doğru düzgün ayakta duramayan, yanındaki binalara kendini dayamış, her an yıkılacakmış gibi duran inşaatım temelden sağlamlaştırılıyor, iyileştiriliyor.. Bu da demek oluyor ki ilerde sağlıklı, huzurlu, mutlu beni barındıran bir binam ve yaşamım olacak, farklar arttıkça artacak, çemberlerim açılıp spirale dönüşecek ve ben spiralde bu güzel oyuna devam edeceğim…
Yazımı acılan çemberimin çıkış kapısından yazdım..
Sevgiler Şengül
Comments are closed.